ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI 2015
Öğrenci Üye Kurultay Sonuç Bildirisi
Öğrenci Üye Kurultayı 2015, "Bilimsel Eğitim ve Özerk Üniversite İçin" temasıyla 28 Mart 2015 tarihinde Ankara‘da TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi‘nde gerçekleştirilmiştir. Şubelerimizde Kurultay başlıklarına yönelik olarak yapılan Yerel Kurultaylardan süzülen görüşler; öğrenci üye örgütlülüğünün, ülkemizdeki mühendislik eğitiminin, üniversitelerde yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerilerinin ve meslek alanlarımıza ilişkin gelişmelerin tartışıldığı Öğrenci Üye Kurultayı‘na taşınmıştır. Kurultaya 18 Şube ve 49 üniversiteden, MMO Öğrenci Üye Yönetmeliğine göre Odaya üye olan yaklaşık 21 bin öğrenci üyeyi temsilen 350 delege katılmıştır. Kurultay‘da gerçekleştirilen sunumlar ve forumlarda yapılan tartışmalar sonucunda aşağıdaki görüşler ortaklaştırılarak kamuoyuna duyurulmak üzere bu sonuç bildirisi oluşturulmuştur.
12 Eylül askeri darbesinden bu yana üniversiteler neoliberal politikalar çerçevesinde sermayenin ihtiyaçlarına göre yapılandırılıyor. Kapitalizmin çıkarlarına odaklı bir yükseköğretim sisteminin hedeflendiği bu süreçte ve son 13 yıllık AKP iktidarı süresince üniversiter yapı çok ciddi bir değişikliğe uğramıştır.
AKP iktidarı döneminde üniversitelerin sermayeye açılması ve ticarileştirilmesi hızlanmıştır. Üniversitelilerin temel ihtiyaçlara ulaşma imkânları ticarileşme politikası nedeni ile gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Üniversitelilerin beslenme, ulaşım, barınma, sağlık gibi alanlardaki sorunları gün geçtikçe derinleşmektedir.
Her İl‘e bir üniversite söylemi ile yola çıkan siyasi iktidarın kendi çıkarları için bir gecede açtığı üniversiteler, bilim kurumu olmaktan uzak bir yapıya sahiptir. Mevcut üniversitelerin durumlarını iyileştirmek ve bu üniversitelerin durumlarını eşitlemekten uzak politikalar ülkeyi üniversite hurdalığına çevirmektedir. Gerekli laboratuvar koşulları ve altyapı sağlanamaması sonucu öğrenciler ihtiyaçları olan pratik bilgiye sahip olamamaktadır. Bu da istihdam sürecinde hem mezunların birçok problem yaşamasına neden olmakta hem de kamusal bir hizmet olan mühendisliğin niteliğinde düşüş gibi ciddi sıkıntılar yaratmaktadır.
Mühendislik-Mimarlık eğitiminde artırılan kontenjanlar ve planlama anlayışının olmaması, "teknik öğretmen" yetiştiren programa tabi olanlara tamamlama programlarıyla "mühendis" unvanı verilmesi, özellikle belirli bölümlerden mezun mühendis ve mimarların istihdam sorununu artırdığı gibi bu kitlenin mesleki kimliklerinde erozyon yaratmaktadır. Mühendislik eğitiminin tamamlanması için zorunlu olan staj ve bazı üniversitelerde yine zorunlu olan intörn mühendislik eğitimi adı altında öğrencilerin emekleri sömürülmekte, eğitimleri ile tamamen alakasız işlerde çalıştırılmaktadır. Aynı zamanda bu uygulamalar sırasında verilmesi zorunlu olan ücretleri ve yapılması zorunlu sigortaları karşılanmamakta ve bu duruma itiraz etmek isteyen öğrenciler stajlarını yakmakla tehdit edilmektedir.
Üretim süreçlerinde ortaya çıkan değişim, mühendis ve mimarları yeniden biçimlendirmekte, mesleki formasyonlarını değiştirmekte, istihdamı daraltmaktadır. İşsizliğin artması ücret politikalarını olumsuz yönde etkilemekte, mühendisin ve mimarın emeği ile orantılı ücret almasını engellemektedir. Bir diğer yandan mühendisler patronlar tarafından işsizlikle tehdit edilmekte, bu tehditlerle haklarını aramalarına engel olunmaya ve şirketlerin yaptıkları yolsuzluklara, usulsüzlüklere göz yumdurulmaya çalışılmaktadır. Bu durum şirketler tarafından yapılan ihlallerin denetimini imkânsızlaştırmakta; son dönemde Soma, Ermenek, Şırnak, İstanbul başta olmak üzere yüzlerce işçi ve mühendisin iş cinayetlerine kurban gitmesi ile sonuçlanmaktadır.
Sermayenin kendi çıkarları doğrultusunda üniversitenin tüm imkânlarından yararlanması, öğrencilerin haklarının gaspından öteye gitmemiştir ve gitmeyecektir. Neoliberal anlayışın üniversiteleri götüreceği yer; piyasaya açık, paralı ve sermayenin pazar alanı haline getirilmiş bir üniversite olacaktır. Üniversitelerin ticarethane (şirket), öğrencilerin müşteri ve bilginin meta haline dönüştürülmesini amaçlayan yaklaşımları onaylamıyor ve doğru bulmuyoruz. Günümüzde sermayenin üniversiteler üzerinden uyguladığı ve öğrenciler üzerinden haksız prim sağladığı bir politika da oluşturulan kariyerizm algısı ile ilgilidir. Böylece öğrenciler tamamiyle ben-merkezci ve sadece kendi çıkarını düşünen bireyler haline getirilmeye çalışılmakta, toplumsal bağlarından koparılıp kendi kabuğuna hapsedilmeye zorlanmaktadır.
Mühendislik eğitimine ve öğretiminde uygulanan bu piyasacı politikalarla en genel anlamda üniversitenin kendisine dönük tüm üniversiteyi kuşatan, farklı düşünenlerin yaşam alanlarını adım adım yok eden bir biçimde yoğunlaştırılan gerici siyasal, kültürel, ideolojik baskılar, bu baskıları pekiştirecek biçimde yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergeler birlikte değerlendirildiğinde, AKP eliyle inşa edilmekte olan yeni rejimin piyasacılık, gericilik ve faşizm karakterinin üniversitelerdeki tezahürü tüm çıplaklığıyla görülebilmekte, AKP‘nin üniversiteye biçtiği rol net bir biçimde kavranabilmektedir. Tüm bu uygulamalar, biz mühendis adaylarının ve üniversite bileşenlerinin, en geniş kapsamda da emekçilerin yararına olmayan, uygulanan neoliberal politikalar sonucunda oluşturulan AKP-Sermaye bütünlüğünü sağlayan ve küresel kapitalizmin çıkarına olan uygulamalardır. Tüm bu uygulanmakta olan politikaların üniversitelerde hayata geçirilmesi ise dün olduğu gibi bugün de YÖK eliyle sağlanmaktadır.
Büyük toplumsal muhalefeti bastırmak maksadıyla 12 Eylül faşist darbesini gerçekleştirenler, gericiliği ve muhafazakârlığı toplumun tüm hücrelerine yerleştirme politikalarını üniversitelerde de YÖK eliyle sağlamışlardır. Üniversiteler yukarıdan aşağıya YÖK eliyle, sermaye düzenini yeniden yapılandırmayı amaçlayan AKP‘nin ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürülmektedir. Üniversitelerdeki bu dönüşüme karşı çıkan, iktidarın baskılarına direnen devrimci-demokrat öğrencilere karşı AKP‘nin güdümünde dinci gerici-faşist çeteler polis desteğinde saldırılar düzenlemekte, öğrencilerin can güvenliği ve öğrenim özgürlüğü ortadan kaldırılmaktadır. AKP döneminde binlerce öğrenci disiplin soruşturmasına uğramış ve çeşitli cezalar almıştır. Yine yüzlerce öğrenci polis operasyonları sonucunda tutuklanmıştır. Bu baskı politikalarından akademisyenler ve üniversite çalışanları da yoğun bir biçimde etkilenmektedir. Siyasi iktidarın üniversitelerdeki kadrolaşma politikasının da etkisiyle bilim insanları üzerlerinde gerici kadrolaşmanın baskısını yaşamaktadır.
2013 Haziran‘ında Gezi Parkı‘nda başlayan ve hızla tüm Ülkeye yayılan direniş sonrasında meşruluk zeminini kaybeden AKP hükümetinin artık sadece elindeki polis şiddeti ve devlet gücünü politikleşmiş halk yığınları üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaktan başka yolunun kalmamış olması ise İç Güvenlik Yasası‘nın başlıca nedenidir. AKP bu yasayla kendine tehdit olarak gördüğü her muhalif sesi susturmayı ve baskılamayı amaçlamakta ve kendi iktidarını sağlama almaya çalışmaktadır.
Bilimsel, eşit, parasız, laik, demokratik eğitim mücadelesinin en önemli gündemlerinden birisi de Türkiye‘de yaşayan milyonlarca insanın eğitim hakkını gasp eden "anadilinde eğitim hakkından yoksun olma" sorunudur. Halkların eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşayabilmesi ve bu temelde oluşturulması gereken kamusal eğitimin olmazsa olmazlarından biri de herkesin kendi anadilinde eğitim alabilmesi, kendi anadilini konuşabilmesi ve yaşatabilmesidir. Anadilinde eğitim hakkı temel bir haktır.
AKP‘nin gerici-sünni İslam sentezi üzerinden kurguladığı yeni Türkiye politikaları altında azınlık olarak görülen farklı inanç ve inançsızlık tercihleri sistematik baskı altında tutulmakta, bireylerin temel hak ve hürriyetleri gasp edilmektedir. Laiklik temelinde insanların inanma ve inanmama hürriyetlerine devlet tarafından müdahale edilmemelidir.
Gerici AKP diktatörlüğü, kadına toplumsal rol olarak çocuk bakma ve ev işi işleri benimseterek kadını ekonomik, siyasal, toplumsal alanlardan dışlamakta ve çalışma hayatında ikinci plana atmaktadır. Mühendisliğin erkek egemen bir meslek olarak kabul edilmesi ile bu alanda çalışan kadınlar ücret eşitsizlikleri, sahada çalıştırılmama, terfi-izin durumlarında ikinci plana atılma, eğitim ve kariyer olanaklarından daha az yararlanabilme gibi mağduriyetlerle karşılaşmaktadır. Bu cinsiyetçi ayrımcılıkların hedefi sadece kadınlar değil aynı zamanda LGBTİ bireylerdir. AKP‘nin homofobik-baskıcı politikaları sokakta nefret cinayetleri olarak kendini gösterirken, çalışma ortamında da yıldırmalar, hakaretler ve bireyin benimsemediği bir kimliği üstlenmek zorunda kalması gibi durumlar oldukça yaygındır. Kadın ve LGBTİ mühendisler ortak bir mücadele zemininde Oda komisyonları içerisinde örgütlü mücadeleleri ile seslerini daha da fazla duyurabilecektir.
Tüm bu belirlemeler sonrasında TALEPLERİMİZ:
- Eğitim her aşamada eşit, parasız, bilimsel, demokratik ve laik olmalıdır.
- YÖK‘ün baskıcı, piyasacı, gerici niteliği AKP ile birlikte derinleşmiştir. Demokratik eğitim ve özerk bir üniversite için YÖK kapatılmalıdır.
- Üniversitelerde söz ve karar hakkı üniversitelerin üç ana unsuru olan öğretim üyeleri, üniversite emekçileri ve öğrencilerde olmalıdır. Sermaye çevreleri ve siyasi iktidara üniversitenin hiçbir organında yer verilmemelidir. Üniversite organlarının oluşumu, üniversite bileşenlerinin dengeli ve eşit katılımını sağlayacak biçimde düzenlenmelidir. Üniversite içinde alınacak kararlar, tüm üniversite bileşenlerinin içerisinde olduğu mecralarda alınmalıdır. Haziran direnişi sırasında Gezi Parkı‘nda binlerce kişinin katıldığı karar alma forumları bu sistemin en somut örneğidir.
- Sorgulayan, özgür düşünen ve bilimsel olarak gelişen bir üniversite kimliği için ezberci ve baskıcı eğitimden vazgeçilmelidir. Uygulamalı ders sayısı ve laboratuvarlar artırılmalıdır.
- Kadınların çalışma yaşamında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığına ve tacize karşı yasal yaptırımlar artırılmalıdır. Kreş, gündüz bakımevi, emzirme ve doğum izni gibi haklar hukuken garanti altına alınmalıdır. Yaşamın her alanında cinsiyetçi yaklaşımlar terk edilmeli, çalışma yaşamında cinsiyet ayrımına son verilmelidir.
- Eğitim hakkının bir parçası olarak üniversitelilerin beslenme, ulaşım, sağlık, barınma gibi tüm ihtiyaçları parasız karşılanmadır.
- Bilimsel ve nitelikli eğitim mücadelesinde temel taşlardan birisi olan ana dilde eğitim hakkı hayata geçirilmelidir.
- TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi‘nin MMO öğrenci üye komisyonları tarafından üniversitelerde tanıtım ve duyurusunun yapılması sağlanmalıdır. TMMOB Öğrenci Evlerinin başka illerde de açılması için çaba sarf edilmelidir.
Bu talep ve kararlar, bilimsel, laik, özerk, demokratik üniversite ve özgürlük mücadelemizin ideolojik altyapısını oluşturmak açısından önemlidir. Bu temelin pekiştirilmesi ve bugün tartışılan konuların pratik bir sürece evirilmesi MMO Öğrenci Üye Örgütlülüğünün görevidir.
Yaşasın TMMOB, Yaşasın MMO, Yaşasın Öğrenci Üye örgütlülüğümüz!
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI